Çözüm uzadıkça anı olur
Çözümü imkansız gibi görünen
bir sorunu ne kadar çok dillendirirseniz
çözümsüzlüğü ortadan kaldıracak
kabul edilemez girişimleri “alıştırma”
yoluyla “neden olmasın” a çevirebilirsiniz.
Ama bu süreci uzatırsanız, yapılan eleştiriler
ve gösterilen tepkiler karşısında
savunma süreci başlar ki,
söylenen her söz, yapılan her açıklama
geri adımlar atılmasına neden olur.
Hele bir de bunun sonunda oy kaygısı varsa
bu geri adımlar daha büyük olur
ve çok iyi niyetlerle çıkılmış olsa bile
başlanan noktadan daha geri düşülebilir.
İşte bu yüzden şu “akil adamlar” işi
bana “komisyona havale” gibi gelmektedir.
Çünkü bir sorununun çözümünde
hele böylesine
radikal kararların alınması gereken bir konuda
“akil adam” ya da “kadın” aramak
ne kadar süre koyarsanız koyun
işi sulandıracaktır.
Akil insanların kendi aralarında uzlaşacağına
inanmak bile zordur.
Üstelik şimdiden hükümet, PKK ve İmralı
açıklamaları birbiri ile çelişmektedir.
Sayın başbakanın “silahlarını bırakıp
gitsinler” demesi ise belli ki kabul görmeyecektir.
Yarın hatta belki yazının yazıldığı
şu dakikalarda PKK'nın karşı atağı başlamış
olacaktır.
Başbakan Erdoğan'ın “şehit katilini af
yetkisini kendimde görmüyorum” sözlerinden
sonra PKK çekilse bile nasıl çekilecek?
Sınırda kimlik kontrolü mü yapılacak?
Sorularını aklımıza getiriyor.
Hele bir de Öcalan'a '“ev hapsi” düşünmediklerini
dile getirmişken bundan sonra karşılıklı
konuşmalarla süreci tüketeceğiz anlamı çıkmaktadır.
Fakat bence amaç hasıl olmuştur.
PKK artık meşru bir örgüttür.
Abdullah Öcalan da onun muhatap alınması
gereken lideri.
Bundan böyle kim iktidarda olursa olsun
yaşadığı sürece çözüm için Öcalan'a başvuracaktır.
Ayrıca zaten öyleydi.
Başbakan ilk defa kendilerinin bu yolu
izlemediğini söylerken de haklıdır.
Bu biraz zorunlu da olsa “halka açık” oldu
hepsi o.
Olsun bunları rahat konuşabiliyoruz ya
bölgeyi bilenler için büyük bir gelişmedir.
Her kafadan bir ses arasında kafaları karıştırmadan
bitirelim bu kanı.
YAZIYA YORUM KAT